Çevre Ve İnsan
Çevre deyince, basit bir ifade, basit bir tanımlama geliverir hemen hatırımıza. Oysa çevre konusu derinlere inildikçe dallanıp budaklanan, çok geniş anlamlı bir kavramdır. Genel bir tanımlama yaparsak, çevre; insanların içinde yaşadığı ve etkilendiği ortamdır. Bu ortam, onun yaşamını sürdürdüğü evinden, şehrinden tutun da, çalıştığı işyerleri, fabrikalar, bahçeler, parklar, yollar, sokaklar, ulaşım araçlarına varıncaya kadar, hepsi çevreye dahildir. Bu örnekleri arttırmak mümkündür.
Yıllarca, insanlar, yaşamlarını sürdürdükleri çevreyi geliştirmek uğruna mücadele etmişler, bu amaçla doğayı korumuş, ağacı, çiçeği, yeşili... sevmişlerdir. Öte yandan da, onu tahrip edebilmiş, ağaçları kesmiş, hayvan nesillerini tüketmiş, havayı, suyu, toprağı kirletebilmişlerdir.
Oysa güzel bir çevrede yaşamak fiziksel ve ruhsal sağlığın kaynaklarındandır. Ağaçlar arasında yapılan bir yürüyüş, suyun şırıltılı sesi, sabahın ilk ışıklarıyla penceremizden içeri dolan kuş cıvıltıları, ciğerlerimize doyasıya çektiğimiz temiz hava kimin hayali değildir ki... Bizin bu hayalleri gerçek kılabilecek, bu imkanları bize bahşedebilecek bir dünyamız var. Var amma, doğrusu istenilirse bunlara iyi sahip çıkamıyor, koruyup kollayamıyoruz. Bu acı ve feci bir haldir. “Ol mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler.” durumuna düşmekteyiz. Müsrif bir mirasyedi gibiyiz. Tüm zenginliklerimizi süratle yitiriyor, har vurup, harman savuruyoruz. Korkunç bir çevre kirlenmesi, düzensiz ve gelişigüzel
şehirleşme, gecekondu yaşamı, yakılan ormanlar, adaletsiz yağmalanan kıyılar, hoyratça tahrip edilen tabi güzellikler, pislenen akarsular, göller, denizler...
Sahip olduğumuz değerleri kaybettiğimizde ancak farkına varabiliyoruz. Ama çoğu zaman yitirilenlerin telafisi mümkün olmuyor. Kendini yenileyebilecek bir kabiliyetle donatılmış olan doğa, tahribatın büyüklüğü karşısında, kayıpların kabulüne mahkum kalıyor. Pek çok güzellikleri yitirdik ve yitirmeye devam ediyoruz, maalesef. Hele son yıllarda doğadaki bu denge insan eliyle fazlaca bozulmaya başladı. Bunun asıl sebebinin de; insanın doğayı sınırsızca, tahrip derecesine varacak kadar şuursuzca kullanma hırsı olduğu ortadadır. Gelişmişlik uğruna dünyamıza yaptığımız bu muamele bir vefasızlık ifadesi değil midir?
Medeniyetin, bilim ve teknolojinin bunca ilerlediği, içinde bulunduğumuz yüzyılda, geriye dönüp bakınca, harabeye döndürülmüş, adeta talan edilmiş bir manzara karışımıza çıkıyor. İşte bu noktada insan çevre için bir sorundur. Ancak bu sorunun çözümü de yine insanda saklıdır. Çünkü çevrenin en önemli unsuru insandır. Çevre-insan arasından doğrudan bir ilişki söz konusudur. Zaten insan için varolan çevreye yönelik yapılan gayretler, çevre sorunu denen bu girdaptan dünyayı kurtarmak gibi görünse de aslolan insan
menfaatidir.